Arapapıştı Kanyonu
Modernleşme ve kentleşme olgularının yaygınlaşması, insanoğlunun hoyratça kullandığı su kaynakların azalması sürecini de hızlandırdığından olsa gerek; suyun bol olduğu alanlara yapılan kısa seyahatler cazibesini sürekli olarak arttırıyor.
Egeye Dönüş yapmanın belki de en tatmin edici tarafı sulak alanlara ve denize elinizi uzatsanız dokunacağınız kadar yakın hissetmenizi sağlaması. Bugün siz okuyucularımıza sadece 24 saatlik bir rotayla tümünü dolaşabileceğiniz birkaç gizemli bölgeden bahsedeceğiz. Bu yolculukta rotamız denize akan nehirlerle paralel olacak.
Rotamızda Muğla üzerinden, Yatağan yolunu kullanarak Aydın’ın Bozdoğan ilçesine ulaşacağız. Yeşillikler arasında gerçekleşecek yolculuğumuzu, muhteşem Arapapıştı Kanyonu manzarasında gün batımıyla taçlandıracağız.
Arapapıştı Kanyonu Üzerinde Sandal Gezisi
1930’lu yılların sonlarına doğru bir hidroelektrik santrali yapımı için yer arayan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve görevlendirdiği Rus ve Türk mühendisler birlikte araştırma yapmışlardır. Arapapıştı Kanyonu civarındaki su miktarı ve akış hızını gören mühendisler Kemer Hidroelektrik Santrali'nin yapımı için kolları sıvamışlar. Bu bölgede 2-3 yıl yağmur yağmasa bile su kıtlığı çekilmeyeceğini ifade etmişlerdir. Günümüzde de Aydın’ın en çok ziyaretçi alan bölgelerinden olan Arapapıştı Kanyonu, görülmeye değer güzelliğini cömertçe ziyaretçilerine sunuyor.
Arapapıştı Kanyonu Manzarası
Kanyonun ilginç ismi; M.S. 7. yy civarında, Arap kavimlerinin Aphrodisias’ı ele geçirmek için bu topraklara kadar uzanan öyküsüne dayandırılıyor. Araplar Bizans ordusu karşısında bu bölgede suyu aşamadığı için bozguna uğradığından günümüze kadar gelen Arapapıştı ismi hâlen kullanılmakta.
Bizim yolculuk rotamız sebebiyle deneyimleme şansına sahip olamadığımız kanyonu teknelerle dolaşma zevkine umuyoruz ki siz okuyucularımız sahip olursunuz. Zira 6 km. boyunca kıvrıla büküle yemyeşil suların eşlik ettiği bu rota, kimi zaman 400 m.’ye yaklaşan yüksekliği ile baş döndürücü olurken kimi zaman on metre civarına kadar düşen duvarlar arası uzaklığı ile heyecan veriyor. Ayrıca kayaların içine gizlenmiş olan mağaralar ve M.Ö. 500’lerde yapılmış olan Pers dönemi kaya mezarları da görülmeye değer diğer güzellikler.
Meşhur Tahinli Pide
Bütün bunlardan sonra Bozdoğan ilçesinin meşhur Madran Dağı’ndan ismini alan, doğal kaynak suyu ile imal edilen Madran Gazozu’nu içmeden ve manda kaymağı eşliğinde ikram edilen çıtır çıtır peynirli, kıymalı ve tahinli pidelerinin tadına bakmadan yöreden sakın ayrılmayın.
Yörenin jenerik ürünlerinden biri; Madran Gazozu
Suyla birlikte akarcasına yaptığımız gezimizin bir diğer mola yeri, Bozdoğan ilçesinden hareket ettiğimizde sabah güneşiyle birlikte bizi karşılayan Atça ilçesi yakınlarındaki Arif Abi’nin Yeri Gölbaşı idi. Burayı ziyaret edecek olanlara özel uyarımız, kadrajlarını ne yöne çevireceklerini şaşıracakları güzelliği izlemekten, kahvaltı yapmayı unutmamaları. Zira Arif Abi, eşi ve kızının elinden çıkan lezzetler tam anlamıyla doğal ve eşsiz. Yumurtaların alındığı tavukların kümesi hemen yanı başınızda, reçellerin yapıldığı elma ağaçları ise gölgesiyle tepenizde. Aydın’a has zeytinyağı ile kızartılmış patatesler ise şaheser. Tereyağını ağzınıza attığınızda, genzinize köy ve yeşillik doluyor adeta.
Arif Abi'nin yerinde harika lezzetler tadacaksınız
Gölde isteyenler balık tutma lüksüne de sahipler; sazan ve yayın balıklarının yaşadığı gölde oltanız yoksa olta da kiralama imkânına sahipsiniz. Sabah kahvaltısı sonrası aracımıza binip, Yenipazar’a doğru yola çıkarken aklımızın burada kaldığını belirtmeliyiz. Ancak yol uzun… Suyu takip etmeye devam ediyoruz.
Yavaş Şehir; Yenipazar !
Kısa süre karayolunu kullandıktan sonra Yenipazar yol sapağını takip ederek Yenipazar ilçesine doğru yöneliyoruz. Yol boyunca yaz mevsiminde bile yeşil kalan tarlaların keyfini sürerek, ağır ağır ilerliyoruz. Yenipazar dünyanın cittaslow diye tanıdığı ‘Sakin Şehirler’ listesinde yer alan yaklaşık 12 bin nüfuslu bir yerleşim yeri. Tam “Yavaşlayın! Yenipazar’dasınız…” tabelasını geçmişken, yolun kenarında “Aşağı Dip Gölü Doğal Yaşam Alanı” yazan kocaman bir levhaya rastlıyoruz. Göçmen kuşlar için üreme ve konaklama alanı olan bu yöre oldukça şirin bir şekilde düzenlenip, ziyaretçilerin piknik yapabileceği oturma alanlarına kavuşturulmuş. Su ile birlikte bereket fışkıran topraklardayız.
Aşağı Dip Gölü
Hemen girişte yer alan gözetleme kulesi hem ova manzarasını hem de göl civarındaki doğal yaşam alanını detaylarıyla görebileceğiniz bir yapıda yükseliyor. Yüksekliği gözünüzü korkutmasın ve mutlaka kuleden etrafı izleyin. İnanın ötüşen kuşların çeşitliliği ve rüzgarın sesi size şehirle ilgili her şeyi unutturacak. Kuleden indikten sonra piknik alanında oturan bir aile ile selamlaşıyoruz. Yakından bakınca ailesi ile sohbet edip atıştıran kişinin Yenipazar Belediye Başkanı Yüsran Erden olduğunu fark ediyoruz. Kendisiyle ayaküstü sohbetimizde, teşekkür ediyoruz. Çünkü bu tarz alanları, aileleri kaçıran, istilacı kitlelerden korumanın en güzel yolu; yetkililerin halk ile birlikte buralara sahip çıkması.
Aşağı Dip Göl'de harika bir manzara
Yenipazar sakin şehirler arasında gastronomik anlamda en çok öne çıkanlardan. Toz biber, tarhana, erişte, çeşit çeşit ev yapımı reçel ve zeytinyağı yanında, nohut mayası ile mayalanan tatlı maya ekmeklerin satıldığı, lokal bir organik pazar yerini içinde barındıran bu şirin ilçe dünyanın en lezzetli pidelerinin yapıldığı bir belde. Ne var ki biz bir gün önce pide yerken biraz abartılı davrandığımız için, bu kez yola devam etmeyi yeğliyoruz.
Söke üzerinden ulaştığımız Davutlar’da bir iki lokal kaplıca tesisi görsek de, yaz sonunda ziyaret etmek üzere notlarımız arasına yazıp, çok vakit kaybetmeden Güzelçamlı’ya doğru devam ediyoruz.
Panionion Kalıntıları
Dilek Yarımadası Milli Parkı ile meşhur olan Güzelçamlı beldesi, tarihi 12 Ion şehrine ev sahipliği yapmış Panionion kalıntılarını da içinde barındıran denizi ve havasının güzelliği ile meşhur bir tatil noktası. Ion Medeniyeti’nin zirve yaptığı ve zenginliği ile göz kamaştırdığı zamanlarda, konsey üyelerinin toplantılarını yaptığı Panionion’dan günümüze çok bir şey kalmamış olması üzüntü verici. Milli park alanı ise endemik türlerin ve eşsiz koyların cazibesiyle bir güne sığmayacak, çekici bir lokasyon.
Milli parka giriş kapısına yakın bir yerde aracımızı park edip, bir süre Samos adasını izliyoruz. Kıyılarımıza bu kadar yakın olduğu halde bize değil Yunanistan’a ait olan adanın kıvrımlı yollarından inmekte olan bir otomobilin camından yansıyan güneş ışığı aradaki mesafenin ne kadar da az olduğunu düşünmemize yol açıyor.
Zeus Mağarası
Zeus Mağarası yazan yol tabelasını izleyerek yürümeye başlıyoruz. Bir yanardağın püskürttüğü lavlardan oluşan mağara girişindeki kayalar, adeta mağarayı insanlardan saklamayı amaçlıyor. İnsan eli değen her yerin hızla kirlendiği günümüz dünyasında doğal olanı korumanın zorluklarını bilerek bu durumdan memnun oluyoruz. Mitoloji severlerin Zeus’un Poseidon’u kızdırdıktan sonra dinginliğine kaçıp sığındığına inandığı bu gizemli mağaranın içi deniz suyu ile karışan tatlı su dolu. Kayalardan süzülüp gelen bu su kışın ılık ve insanın içini ısıtan bir yapıdayken yaz aylarında ise çelik gibi soğuk. Bir ucunun Milli park içindeki İçmeler Koyu’nda denize çıktığı söylenen bu su birikintisi karşıdan baktığınızda dibindeki taşların sayılacağı kadar berrak ve temiz iken, en derin yeri yaklaşık 18 m.’lik derinliğe sahip. Yaz sezonunda ziyaretçilerden kaynaklı kirlenmeden olumsuz etkilenen bu doğa harikası mağara havuzunda yüzmenin tarifsiz güzelliği anlatılamaz. Kayalardan damlayan su taneciklerinin oluşturduğu mitolojik türküleri dinlemeyi bilenlerdenseniz, Zeus Mağarası’nı mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Zeus Mağarası Mitolojik Havuz
Yirmi dört saat önce Bozdoğan’da batışını izlediğimiz güneş bu kez Samos Adası’nın eteklerinden denize gömülürken, oturmakta olduğumuz salaş kafede çalan Ege türküsünün ve göz alabildiğince uzanan mavi denizin güzelliği bize Ege’de olduğumuz için şanslı olduğumuzu düşündürüyor. Umarız siz de bu şansa sahip olursunuz…
Ve Deniz...
Hoşça kalın...
Kaleme Alan: Hüsnü Egemen ABİRDÂN