Koku ve koku veren maddelerin gizemi insanlık tarihinde saklıdır. Buna neden olan; kokuların ilk olarak tanrılara sunulan adaklar olarak ortaya çıkmasındandır.
Tarihte ilk bilinen ‘güzel koku’ veren madde, ağaçlardan sızan, havayla temas edince donan, değişik kokuya sahip bir tür reçine olan ‘Mürrüsafi’dir. Bu madde ısıtıldığında çok kuvvetli kokular yaydığı için, rahipler ve halk dualarının daha çabuk göğe yükseleceğine inanarak, tapınma esnasında mürrüsafi yakmayı gelenek haline getirmiştir (Uzel, 2011, s. 48).
Kokunun gizemleri olduğunun ne zaman farkına varıldığını bilemesek de, günümüzden yaklaşık 4 bin yıl önce Mısırlıların deodorant benzeri karışımlar kullandığı bilinmektedir. Mısır’ın sıcak ikliminde, yakıcı güneş altında çalışmak zorunda olan işçilerin, tenlerini kavrulmaktan korumak amacıyla vücutlarına sürdüğü hayvansal yağlar çok kötü kokmaktaydı. Bu kötü kokuyu bastırmak için, yağa güzel kokan bitkilerin tozlarını karıştırma geleneği sonucu ilk deodorantlar ortaya çıkmıştır (Uzel, 2011, s. 48).
Eski Mısırda Güzel Koku Kullanımı
İnsanoğlu tüm canlılar içinde koku duygusu en az gelişmiş olan varlıklardan birisidir. Buna rağmen deniz kenarında yapılan kısa bir yürüyüşte aldığınız yosun ve iyot kokusu, yanınızdakine olan aşkınızı kamçılayıverir birden bire... Yorgunluk atmak için içilen bir fincan Türk kahvesi, daha ilk yudumu almadan önce ruhunuza dokunur kokusunun muhteşemliğiyle… Ya da bir bebeği kucağınıza ilk aldığınız anın büyüsü, koklamaya doyamamak duygusu, kelimelere sığmayacak kadar derin etkilerdir insanların hayatlarında.
Diğer duyu uyaranlarından farklı olarak, kokular beynimizde doğrudan Amygdala denilen alana gider. Amygdala duygularımızın merkezi konumundadır. Amygdala beynin hafıza merkezinin hemen yanında yer aldığı için de kokular bizde derin izler bırakır ve kolay kolay unutulmaz (Şimşek, 2013).
İnsan burnu, hava zerreciklerinin vücudumuza ilk girdiği; bu amaçla uygun şartların oluşturulduğu (nem, ısı, filtreleme vb.) dış dünyaya açılan gizemli bir penceredir. Bu pencereden süzülen görüntü değil koku olsa da elde edilen veri, dışarıdaki dünyanın resmedilmesi için görüntüden çok daha fazla etkilidir. Görsel bir uyaranın beyinde saklanması sırasında 4 aylık bir süreçte sadece % 40’lık etki saklanabilirken, koku uyaranında 1 yıllık bir bekleme süresinden sonra bile hala beyinde % 60’lık etkinlik sağlanmaktadır (Keş & Başer, 2016, s. 587).
Başta da söylediğimiz gibi, koku alma duygusu yönünden insan burnu diğer canlılara göre oldukça zayıftır. Köpekler insanlardan 1 milyon kere daha güçlü bir koku alma duygusuna sahiptirler. Beyaz kutup ayıları rüzgârı koklayarak 16 ila 19 km. uzaklıktaki yiyeceklerin kokularını alabilirler ki, yeryüzünde bunu başarabilen başka bir canlı yoktur (Hayvan Sitesi, 2015). Yine bir köpekbalığının beyninin yaklaşık üçte biri sadece koku almaya ayrılmıştır (izafet.net, 2010).
Köpeklerin Çok Güçlü Koku Alma Duyuları Vardır
İnsanların burun hassasiyeti az olmasına rağmen, bir kokuyu algıladığında, burnunda daha ilk saniye içinde % 50’nin üzerinde adaptasyon sağlanmıştır (Kandemir & Muluk, 2016). Bu, beyinde hızla oluşan bir resim demektir. Bu sebeple algıları yönetmek, markalaşmak, kişilerin sevdiği ya da sevmediği alanlarla ilgili yargılara varmak ve hatta öğrenmek gibi aktiviteler açısından koku hep bir aktör olarak etkili olmaktadır. Örneğin Elazığ’da Fırat Üniversitesi’nce yapılan bir araştırmada, denek olan kullanılan farelere, gül yağı koklatılması durumunda farelerin öğrenme süreçlerinin kısaldığı, stresin azaldığı ve hareketlerde rahatlamanın olduğu görülmüştür (Köse, et al., 2007, s. 160). Deney sırasında labirentteki peyniri bulma açısından başlangıçta aralarında hiçbir fark bulunmayan deneklerden, günde üç defa gül yağı koklatılanların, sekiz gün sonunda, daha hızlı ve başarılı şekilde hedefe ulaştığı gözlemlenmiştir. Köse ve arkadaşlarının (2007) yaptığı çalışmada yer alan bilgilere göre insanların kokuyla etkileşimi söz konusu edildiğinde ise;
>>Esans yağlarının hafıza, ruhsal denge ve duygulanım üzerine etkili olduğu ve iş verimliliğini artırdığı görülmüştür.
>>Yabancı dil öğrenen öğrencilerin streslerini gidermek ve dikkatlerini artırmak amacıyla limon aroması kullanıldığı ifade edilmiştir.
>>Solunum ve ağız yolu ile uygulanan bazı esans yağlarının Alzheimer gibi nörodejeneratif hastalıklarda belirtileri azalttığı ve hafızayı kuvvetlendirdiği görülmüştür.
>>Çeşitli aromaların öğrenme sürecinde, dikkat düzeyi ve odaklanma, algı, bilişsel performans ve hafıza üzerinde pozitif etkileri olduğu belirtilmiştir (Köse, et al., 2007, s. 161).
Koku, Etkin Bir Öğrenme Aracıdır
Görüldüğü gibi, güzel kokunun insanlarda da yönlendirici ve stres azaltıcı etkisi vardır. Bu sebepten günümüz tüketim toplumlarında, kurumsal markalar kokularıyla var olma yolunda önemli adımlar atmışlardır.
Kokunun mekanlarda yer alması, XVI. Yüzyılda başlayan bir gelenektir. (Haziran-1549) Paris’te Catherine de Medicis için verilen bir ziyafette, salona güzel kokulu ince otlar serpilmiştir (Gezer, 2012, s. 6). Bugün pek çok marka kurumsal kokularını oluşturmuş ve mağazalarında kullanmaktadır. Dünyaca ünlü bir kahve zincirine girdiğiniz zaman içinize çektiğiniz kahve kokusunun gerçekte düzenli aralıklarla ortama sıkılan bir parfüm olduğunu öğrenmek canınızı sıkabilir ama kahve kadar acı bir gerçek şudur ki; o mağazanın dünya çapındaki bütün şubeleri içeri girdiğinizde benzer bir kokuyla sizi adeta hipnotize eder. Bir süre sonra her kahve kokusu aldığınızda kendinizi o zincirin bir mağazasında bulmanız bundan olabilir.
Martin Lindsrom “Duyular ve Marka” (2006) adlı çalışmasında ‘Tercihlerimizin % 85’i bilinçaltımızda oluşuyor, bilinçaltımızı tetikleyen en önemli etmen ise kokudur’ diyor (Keş & Başer, 2016, s. 587). Çocukluğunuzun taze ekmek kokusunu düşünün, hangimiz bu kokunun yeniden deneyimlendiği bir unlu mamuller imalâthânesinden kolayca çıkabiliriz ki? Çıkamadığımız çocukluğumuz mu yoksa sıcak ekmek kokusunun barındırdığı gizemler mi bilinmez...
Bilinçaltımızı Tetikleyen En Önemli Etmen Kokudur
Egeye Dönüş yolculuğunda bize eşlik eden takipçilerimiz Ege'de bizi çekenin biraz da kokuların sahip olduğu bu gizem olduğunu bilirler. Mevsimler döndükçe kokular çeşitlenir Ege'de. Ege şehirlerindeki gibi, sokaklarında yürürken portakal çiçeği kokusu aldığınız çok şehir yoktur bu dünyada. İncir Kokusu dönüşümlü olarak nöbettedir Kiraz Kokusu ile adeta, zeytin ağaçları gelir onların nöbetimin bitimine yakın. Zeytinyağlı sabun başka bir aroma sunar, ağaçtaki zeytin çiçeği farklı bir aroma sunar; siz içinize çekin diye. Dağlarında lavanta kokusu eksik olmazken, bahçelerinde ıhlamurlar kucak açar size mis gibi kokusuyla. Kokunun gizemi çözülür mü bilinmez insanoğlu için ancak konu koku ise en güzelini koklamak yine Egeye Dönüş ile mümkün bizler için…
Kaleme Alan: Hüsnü Egemen ABİRDÂN